loader image

Jakuzi Falaka

Jakuzi de falakaya çekildim Bazı okuyanlar soruyor, neden eğitimli bir köle iki de bir falakaya çekiliyor diye. Benim gibi salak olursan, çok falakalara yatarsın. Herkesin kolaylıkla yapabileceği görevi ben böyle yüzüme gözüme bulaştırıyorum. Efendim beni az bile falakalara çekiyor. Aman duymasın dermişim…:)

Ben kimsenin giysini giyemem. Kaldı ki, ayakkabısını hiç giyemem. Soğuktan donacak olsam kimsenin hırkasını veya montunu üzerime alamam. Gerçi tüm yapamam dediklerimin ömrü emir gelene kadar. Görev verildiği anda benim düşüncelerimin bir geçerliliği kalmıyor.

Bir tür takıntıları olan ben; kadınların ayağının ve ayakkabısının altını yaladım. Nihayetinde ben bir köpeğim. Bunu başarabildiğim için gururluyum. Üstelik herkesin bastığı, hayvanların dolaştığı sokaklarda yürüyüp umumi bir tuvaletteki pis sulara bastığım ayaklarımın altını yalamış bir köpeğim ben.

Gül’ün ayakkabısını da yaladım

Kısa sürede ideal bir ayakkabı bulamayışımın üzüntüsünü yaşıyordum. Şanssızlık, beceriksizlik, zaman darlığı, arkadaşlarımın zevksizliği hepsi benim kara bahtım. Neyse ki, kötünün iyisi elimde kapalı ancak bol tozlu ve yoğun kokulu bir ayakkabı vardı. Sanırım 37 numaraydı. Ayakkabının dar olması nedeniyle burnumu iyice iç tabana yaklaştıramıyordum. Bu durumda bile normalden çok fazla koku alabiliyordum.

Ayakkabı sahibi arkadaşım Gül’ün ayağını yalayamıyordum. Ayakkabısı ile yetinmek zorundaydım. Ayakkabının altını yalarken toz ve toprak zerreleri dudaklarıma ve damağıma yapışıyordu. Dişlerimin arasına doluyordu. Merak ediyordum. Acaba Gül bu ayakkabılarla nerelerde dolaşmıştı. Bu kadar tozu nereden toplamıştı. Burnumu dolduran koku için ayakları kaç saat ayakkabının içinde kalmıştı. Kim bilir! Hayal kurmak serbest. İhtimaller sonsuz. Değişmez gerçek ben birçoklarını yaladığım gibi Gül’ün ayakkabısını da yaladım. Kokusu ve kiri ile. Kolay değil elbette. Ancak kararlılığım kesin! Çünkü Efendim’in kölesiyim.

Kolay olmazsa da Efendim bana yardımcı olur. Şimdiye kadar yenebildiğim korkularımın ve endişelerimin arkasında Efendim’in acımasızlığı yatıyor. Bana acımadan, ağlamalarımı umursamadan, yalvarışlarıma zevkle gülen yüce adamın sadistliği beni hep yola getirdi. Başta falaka olmasıyla, dayak ve işkence bana hep iyi geldi. Bizim toplumda bir kadın olarak bunları söylemem doğru değil ama burada bir kadın yazmıyor, bir köle yazıyor. Ve burada bana karşı kullanılan güç kontrollüdür. En önemlisi, yaşam ilacımdır. Bu sefer ki falakayı yine fazlasıyla hak ettiğim kadar, üstüne bir de acıya acı katan bir faktör daha eklenildi. Su.

Jakuzide falakaya çekileceğim

Falakanın yeri ve biçiminin önemini en iyi şekilde anladığım ve tecrübe ettiğim bir falaka yaşadım. Hiç olmadığı kadar ıslak, ziyadesiyle şiddetli ve farklı açılardan gözlerime yansıyan haliyle.
Ruh halim, fiziksel şartlar ve falakanın nedenleri her biri ayrı etkiliyor. Falaka bu, sopa yiyorum işte! Bu kadar basit ifade edebileceğim kadar sıradan yaşamıyorum. Falaka hazırlığında hep bu kez nasıl ve ne şekilde falakaya çekileceğim diye merak eder ve Efendim’in hazırlığını seyrederim.

Yeni bir hazırlık üzerinde Efendim. Sonra, sandalyeyi alıp jakuzinin içine yerleştiriyor. (Keşke bana emretseydi ya da işret etseydi. Neden kendisi zahmet etti. Ben neden yapmadım! Ben niye akıl edemedim. Diye diye kendimi yiyorum bu sırada.) Herhalde ortalıktan kaldırıyor, bize yer açılsın diye galiba. Hayır, oradan ayrılmıyor. Sandalyenin duruşunu değiştiriyor. Neden acaba! Kapasitem belli çok zorlamıyorum aklımı. Efendim’in söylemesi üzerine anlıyorum jakuzide falakaya çekileceğimi. ‘Eğlenceli’ bir ‘falaka cezası.’ İlginç bir ikili. köle şaşkın ama öte yandan çok da şanslı.

Ayaklarım aynada yan yana

Öyle, bağlanıp sopayı indirmiyor Efendim. Her falaka üzerine düşünülmüş, ceza nedeni ile ilintili, ayrı birer havası olan özel seanslar yaşatıyor kölesine. Emir ile jakuzinin içine giriyorum. Sandalyenin duruşuna göre ben de yerimi alıyorum. Jakuziye yaslanmış, kalçam yerde ve ayaklarım sandalyenin demirine bağlı ve havada. Jakuzinin başlığını kullanabilme iznini veriyor Efendim. (Teşekkür ederim Efendim.) Üzerimde giyinik sanki biraz konforlu ve lükse kaçan bir seans olacak. Perdenin arkasındaki şehir, mahrum falakamdan. Ellerim serbest ama ayaklarım tabi ki bağlanıyor. Falaka sırasında, benim rahat durmayıp ayaklarımı çekiştireceğim kesin. Efendim’in işini sağlama alması çok normal.

Köpeğin ağzı da boş bırakılmıyor. Gözlerim açık, evet gözlerim son falakalarda hep açık. Bu kez özellikle açıktı. Muhakkak bir sebebi olmalıydı! Önceleri gözlerimin bağlı olmasıyla, sopanın nasıl ve ne zaman geleceğini bilemiyordum. Bu yöntem hem iyi geliyordu, hem de rahatsız ediyordu. Görmek istiyordum sanki durumu değiştirecekmiş gibi. İşte şimdi gözlerim açık olacak, göreceğim sonunda neler olacak! Üstelik şimdi görmeme ihtimalim kalmadı. Karşımdaki kocaman aynadan ötürü. Yüzüm ve ayaklarım aynada yan yana. Kendimi seyredeceğim, dev ekrandan en ön sıradan. köle protokolde!

İşte falakanın tarifi

Acının şiddetini, havalanan sopanın sesinden ve heybetinden tahmin etmek zor değil. Gözlerim açık haldeyken de, o sahneyi kaldırabilmek benim harcım değil. Başımı sağa sola çevirsem ne fayda! Ayna gözüme gözüme sokuyor. Bir şekilde görüş açıma alıyor sopayı. Yine, göz kapaklarıma sığınıyorum. Ayna, karşısında olanı yansıtmakla mesul değil miydi? Şimdi cezama ortak olmuş. Acımı katmerliyor.

Bir Efendi, bir köle, telafi edilebilir bir hata, etkili bir ceza, sağlam fakat esnek bir sopa aldığı kadar acı. İşte falakanın tarifi. Yalnız, cezanın ve itaatin kıvamını tutturabilmek için YÜCE bir EFENDİ olmazsa olmaz. Efendim, tüm davranışlarıyla kölesini onurlandırıyor. köleyim, aynı zamanda çok özel bir kadınım. Jakuzide çekildiğim falakadan evvel ve sonrasında yaşanacak muhtemel özel ve keyifli anlara karşılık, falakada tabanlarım Efendim’e ve sopasına feda olsun. Huzurunda ve uğruna çektiğim acı fazla değil, bilakis az bile. Zayıf ruhum ve çelimsiz vücudumla kendi nefsime rakibim. Kendi benliğime karşı Efendim’in safındayım.

Jakuzi Falaka Galeri

Islak bir falaka

Jakuzide falakaya çekilip, onun nimetlerinden faydalanmadan olur muydu? Efendim, cezamı katlayacak bir açılış yapıyor. Suyu açıyor Efendim. Demiştim, ıslak bir falaka olacaktı. Maksat, cezama ilavelerle etki arttırmak. Fakat, Efendim’in kölesini gözetmesi, ona acı verirken gözden çıkarmadığını suyun sıcaklığını ayarlaması ile de duymayan bilmeyen kalmasın. (Teşekkür ederim Efendim.) Öyle düşünceli ve öyle Efendim. Falakanın sarsıcı etkisinin yanında bir de soğuk su içinde kalsam, titreyen dişlerimin sesi sopanın sesiyle yarışırdı. Soğuk su ve soğuk havaya herkesten çok dayanıksız olduğumu düşünüyorum. Öyle ki, ılık bir suyla duş alacağıma, kaynar suyun altına girmeyi tercih ediyorum. Efendim, son damlasına kadar sadisttir. Fakat, bir gram dahi acımasız biri değildir. Acı çekmemi ister, şiddetimi arttıracak bile olsa çeşitli acılarla dağılmamı değil, odaklanmamı ister. Dileseydi bana rağmen suyu buz gibi ya da kaynar yapabilirdi. Ama, O falakanın suyun içinde yaşanmasıyla ilgileniyordu sadece.

İlk damlalar içeri akarken, üzerime sıçrayan o birkaç soğuk damladan kaçınıyordum. Ne kadar faydasız bir hareket. Ne de olsa, suyun önce pantolonuma ve temime ulaşması an meselesi! Kıyafetlerimin üzerimde olması şimdi farklı bir anlam kazanıyordu. Islanacak, üzerime yapışacak ve ağırlaşacaktı.

Sopa cansız ve sert. Ben canlı ve zayıf.

Hiç aklıma gelmezdi jakuzide suyun içinde falakaya çekileceğim. Kaç köle böyle bir an yaşamıştır yeryüzünde? Bu şans, bu ayrıcalık ve böylesine bir ceza için Efendim’e müteşekkirim. Acı tatlı bir ceza. Her zamanki gibi. Acıyı, anlamlandırıp gönlüme kabullendiren, yüzümde tebessüme çeviren, canım yansa da ihtiyaç duyulan bir duyguya dönüştüren tek güç sizsiniz Efendim. Elinize ve gönlünüze sağlık Efendim.

Ben ıslandıkça ayaklarım ısınıyordu. Sıcak su kalçamdan yukarı yavaş yavaş yükseliyordu ama suya değmeyen kuru tabanlarım yanıyordu. Ara sıra, içinde oturduğum su ya soğuğa dönüyor ya da sıcağa geçiyordu. Efendim’in suyu ayarlaması beni çok rahatlatıyordu. Titremek veya hararetlenmek beni falakadan zihnen koparabilirdi. Buna izin vermeyen Efendim’e sonsuz teşekkürler.

Efendim sopayı çok cömertçe savuruyordu ayaklarıma. Bazı sağlam darbeleri gıkım çıkmadan aşıyordum. Bazılarına ise, tüm mızmızlığımla fazla tepki gösteriyordum. Ama bu beni etkilememeliydi. Ne olursa olsun ben o sopadan daha güçlüyüm. Zaman zaman kırılıp, (geçmiş zaman içinde üç farklı noktadan kırıldığı sabittir) değişen sopanın karşısında ben hep aynı köleyim. Sopa cansız ve sert. Ben canlı ve zayıf. Acıtıyor, feryat ettiriyor, ağlatıyor ama yine tereddütsüz gönüllüsüyüm sopanın. Yalnız! Bir tek Efendim’in elinde olması şartıyla. Çünkü, acıya Onun için Onun uğruna talibim. Duş başlığını alıp ayağımı ıslatarak falakaya çekse de, Efendim’in bana biçtiği acıya razıyım. Vurdukça hassaslaşan ayaklarıma sanki su damlacıkları düşmüyor, dolu yağıyordu.

Gözlerine bakıyorum Efendim’in

Yaşadıklarıma jakuzideki acı demek haksızlık olur. Acı anlık bir duygu. Durunca dinlenince hafifliyor. Benimki olsa olsa, jakuzideki keyif olur. Falakadan önce, o esnada ve sonrasında tek bir duygu hala kalıcılığını koruyor. Mutluluk! Mucizevi bir olay olan doğum gibi mesela. Doğum sancılıdır, acıtır ama hakim duygu mutluluktur.

Uslu bir köle olarak falakaya çekilirken Efendim’e bakıyorum. Eline, yüzüne ve gözlerine bakıyorum. Eli sıkıca kavramış sopayı. Sopa, ruhu olmamasına karşın canımı yakmaya ant içmiş gibi acımasız. İtaatkar bir sopa! Gözlerine bakıyorum Efendim’in. Odaklanmış ve sakin. Her zaman baktığım gözlerinde farklı bir manada bakış vardı. İlk kez bu kadar net görüp anlayabiliyorum. Önceleri gözlerim ya bağlı olurdu, ya da Efendim’in yüzüne bakma yasağım olurdu veya dikkat edemezdim. Şimdi de, acım az değil. Fakat, karşımdaki aynadan kaçıramıyorum gözlerimi. Su içinde ve falaka sırasında tüm ilgim Efendim’ de.

Efendim’in mimiklerinden ve gözlerinden bir şey çıkarmaya çalışıyordum. kölesini falakaya çekerken nasıl durur nasıl bakar merak ederdim. Bu kez her şey gözlerimin önünde aynaya yansıyor. Fakat, fazla bir anlam çıkaramıyorum. Efendim, profesyonel olduğu için kendini çok iyi gizliyor. Vücut hareketlerimden nefes alıp vermeme kadar her ayrıntıyı gözettiği şüphesiz. Ama fazlası yok. Falakaya çekilirken acımdan daha derin ve ince düşünmek, hatta gözümün önündekini anlamlandırmak beni aşıyor. Salaklığım malum.

Jakuzi Falaka Fragman


Falakaya çekilen köle olarak çok mutluyum

Efendim, tabanlarımı ıslatmakta devam ediyor, ayaklarım aşağı çekiliyordu. Sopanın etkisindeki tabanlarım suya hiç dayanamıyor. Gözbebeğine dokunulduğundaki his ile benzer bir rahatsızlık veriyordu. Islak ve çıplak tabanlarıma inen sopayı, aynada seçemez hale geliyordum. Sopanın sesi bile değişiyordu. Pervane gibi dönüyordu. Sopanın acısı daha incelmiş ve daha keskinleşmişti. Su ve sopa falakayı inanılmaz ve dayanılmaz bir hale getiriyormuş.

Muazzam bir ortamda çok farklı bir falakaya çekildim. Suyun içinde çırpındım. Bağların arasında sızlandım. Ayaklarım ağrıdan zonklasa da, cezam çok renkliydi ve çok güzeldi. Efendim’in yanında ve Onun ellerinden her şeyin değeri ayrı ve kesinlikle paha biçilemez. Falakaya çekilen yani ceza alan bir köle olarak bu özel zaman için çok mutluyum.

Hayal etsem bu kadar sıra dışı bir an aklıma gelmezdi.

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yazar

Paylaşımlar

Diğer yazılarımı da okuyun :-)

köle Elif
Latest posts by köle Elif (see all)

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yorumlarınız

Düşücelerinizi paylaşın

Bildiri Gönder
Bildir
guest

24 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments

24
0
Düşüncelerini paylaş, lütfen yorum yap.x