loader image

Çıplak Ayak Mecburiyeti

Çıplak Ayak Mecburiyeti Çıplak ayak mecburiyeti Efendim’in evinde müsaade olmadan çoraplı veya ayakkabılı gezmemi kesinlikle yasaklıyor. Dışarı çıkmaya hazırlanırken ayakkabıyı evin içinde giymeye yeltendim! Neyse ki, birini bile giymeden bu yanlıştan dönüp, ayakkabıyla kapıya yöneldim. Efendim’in, “Bu ne cüret!” diyen doğal tepkisiyle karşılaştım.

Sıradan kıyafetlerimi çıkardım, nefret eder gibi sıyrıldım da diyebilirim. Çünkü, Efendim’ in yanında sokakta gezindiğim gibi duramam. Ben, Onun orospusuyum. Makyajımı yaptım, orospu dolabından bir kıyafet seçtim. Pileli etek ve gömleği. Lacivert renkli ve beyaz çizgileri var. Takımın içinde çorabı da vardı. Onu da giydim. Giyerken Efendim’den izin istemek aklımdaydı ama orospu giysisinin bir parçası sonuçta sorun olmaz diye düşündüm. Düşünebilme yetimin bu kadar geri olduğunu pekiştirmiş oldum. Neden mi? Efendim, ‘Çorapları giymek için müsaade aldın mı?’ sorusuyla uyanmış oldum. Özür diledim. Tabi, bir önemi kalmamıştı.

Falakanın eli kulağındaydı

Başka bir gün yine dışarı çıkıyoruz. Ayakkabını dışarıda giyeceksin, dikkat et telkinleriyle içimden kendime hatırlatmada bulunuyorum. Zor bir alışkanlık değil halbuki. Çıplak ayak mecburiyeti basit ve en temel kurallardan birisi. Ama en absürt hareketten doğan hatalarla bir dolu anılarım ve cezalarım var benim. Ayakkabıları kapının önünde giydim. Kapıyı tam çekiyordum, içerde bir şey unuttuğumu fark ettim. Ayağımın birini çıkarıp, çıplak ayağımla eve tek ayak üzerinde sekerek girip alacağımı alıp çıktım. Hani bir de geçiyor ki içimden, ‘hem unuttuğum şeyi aldım, hem de ayakkabıyla yere basmadım.’ Acaba konu ayakkabı ile zemine basmamak mı! Ah ah! Uyanıklık, kurnazlık, kabahati boyundan büyük, utanmazlık adına daha birçok şey denebilir. O an hiçbir rahatsızlık duymadım. Başıma bir şey gelir mi diye de endişe duymadım.

Falakanın eli kulağındaydı. Sopa öyle ortada duruyordu. At kamçısı devamlı beni okşuyordu zaten. Efendim ile sohbet ederken ölçüyü kaçırdığımda, dengeyi at kamçısı sağlıyordu. 3, 5 veya 10 sağlam at kamçısı beni fabrika ayarlarıma geri döndürüyordu.

Çıplak ayak mecburiyeti başlığı içinde her şeyi anlatan bir kural

Falaka günlerinde gergin oluyorum. Omuzları düşük, korkak ve nefesi sıklaşmış her zamankinden fazla sessiz vaziyette cezamı bekliyorum. Efendim falaka nedenlerinden bahsediyor. Tuhaf bir durum yaşadığımı söylemek istiyorum burada. Aslında hep hissettiğim bir duygunun bilincine vardığımı fark ediyorum ilk defa. Falakayı seviyorum. Gerekliliği hakkında şüphem yok. Ama taşıdığım canın doğası gereği korkuyorum. Bunu yatıştıran en büyük etken ve teselli Efendim’in bana hatalarımı ve hak edişimi anlatması.

Kendime dikkat ettim; Efendim bana hatalarım ile ceza arasındaki o kuvvetli bağı anlattıkça gülümsüyor ve sakinleşiyorum. Bu bana çok iyi geliyor. Yapmamam gerekeni yaptım ve bedelini ödeyeceğim işte bu kadar. Ve daha ne olsun ki! Ceza, kölenin daha iyi olması için güçlü bir motivasyon. Hata yapan benim, Efendim ceza verecek olmasının yanında, benimle böyle konuşması çok ince çok gönül alıcı değil mi! Ne körü körüne ne de kuru kuruya hiç acı çekmedim. Hep bir anlamı, hep bir manası vardı.

Efendim’i dinliyorum. Ahmak köle! Duyuyorsun değil mi, nasıl da hak etmişsin sen falakayı! Dakikalar içinde falakaya hazırdım artık. Salak köle! Çıplak ayak mecburiyeti başlığı içinde her şeyi anlatan bir kural, bense kuralla ilgili yapacak tüm hataları salakça yapıyorum. Yine, belli bir stres ve korku vardı, ancak temizlenmenin ve affedilmenin yolu bu falakaydı.

Hogtied tabir olarak bana soğuk geliyor

Masada enine doğru ve yüzüstü uzanacaktım. Masa sert üzerinde daha rahat durabileyim diye yorganı kullanmama izin veren Efendim’e ne kadar teşekkür etsem yetersiz. Ayaklarım geriye kalçama doğru kaldırıldı ve sabitlenmiş halde sopanın hedefine alındım.

Daha evvel benzer pozisyonda falakaya çekildiğimde aynı duyguyu yazısında da dile getirmiştim. Tekrar etmek istiyorum. Yüzüstü falakalarım genellikle diğerlerine göre daha iyi geçiyor. Nedenini bilmiyorum ama öyle. Efendim’in benimle falaka öncesi sohbeti ve şimdi de bu pozisyon bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Hogtied tabir olarak bana soğuk geliyor. Kurban bağı, Efendinin paketi veya benzeri bir şey olsaydı daha güzel olmaz mıydı?

Sopa, yerde öylece dururken ellerimle büküp çatlatabileceğim kadar zayıf görünüyor. Efendim’in elinde ise, demir kadar sert ve devasa bir şeye dönüşüyor. Havanın içinden geçerken çıkardığı ses yüreğimi ağzıma getiriyor. Sopa saniyeler içinde tabanlarıma iniyor. Aslında ayaklar falaka için ne kadar da ideal. (Yepyeni bir keşif değil mi) Bir objeye şiddet uygulandığında kırılır, bozulur ya da önceki formunu kaybettiğinde devam edilemez. Ayaklar öyle değil işte. Ağrıması, kızarması ve şişmesi durma değil coşma nedeni sayılır. Tabanlarım ısınıyor. Sopa o kadar kıvrak ki, ne yana kaçırsam yakalıyor. Parmaklarımın hiç kurtuluşu yok zaten. Hani, yaşamayan yoktur şu serçe parmağını olmadık yere çarpmayı. Ortak acımızdır. İnsanın içini bir tuhaf eder. Nasıl sızlar, okuyan kimse istemsizce iç çekip içinde hissedecek acıyı cümlemi okurken. Sopanın parmaklara isabet etmesi unutturur o acıyı. Ben çok tecrübe ettim.

Sopa tabanıma inecekse

Kendi içimde kıyaslar yapıyorum. Alakalı ya da alakasız bir şeyler düşünüyorum. Ama o sıra, sopa ayaklarımı aşındırıyor. Gık çıkarmamaya çalışıyorum. Sanki o zaman daha katlanılır oluyor acı. Kendimden kendi acımı saklamak gibi tuhaf bir çaba ile. Ya da ben böyle inanmak istiyorum. Biraz büyük bir lokmayı yutar gibi yapıyorum. Zor ama geçecek! Ağır ama kaldırabilirsin! Çetin ama bertaraf edebilirsin. Sen köle olarak zayıfsın, acizsin ve ödün kopuyor olabilir. Ancak, Efendi’ni unutma! Ona layık ol. Biliyorsun ve görüyorsun ki, O çok yüce ve eşsiz bir Efendi.

Sopa tabanıma inecekse geri de çekilecek. Ağrımasına aldırma, yaptıklarının ve ihmalinin bedelini yaşa! Efendim’in söyledikleri ve kendi kendime konuşmalarımın faydasını çok gördüm. Bazen de, çığlıklarım avaz avaz. Mani olamıyorum. Başımı Efendim’in olduğu yöne çevirmek istiyorum. Gözlerine bakmanın, bana bakışını görmenin iyi geleceğine eminim. Kaldıramıyorum başımı ve fazla yönümü değiştiremiyorum. Duyurmak da istiyorum bir yandan sesimi ve acımı. Elbette görüyor Efendim, biliyor. Kusurlarım boyumu aşıyor fakat, Efendim’in merhametinin büyüklüğü hiçbir şey ile ölçülemez. Ona sığınıyorum. Merhamet dilenişi var sesimde, soluklanacak bir aralık arıyorum. Pişmanlık gözlerimden damlıyor. Çağrılarım karşılık bulduğunda canımın acısını yaşayıp içimi soğuttuğumda acının yerini, Efendim’e olan minnettarlığım alıyor.

Masadan kayıyorum. Bağlıyım ama debelendikçe cm cm öne gidiyorum. Sandalyeden destek alarak kendimi geri itmeye çalışıyorum. Sopanın darbeleri beni yine aynı sarsıp yerimden oynatıyor. Beter ol salak köle. Bir daha unutma bu evde daima çıplak ayak mecburiyeti var ahhhhhhhh. Darbeler kalbime kadar, acıları ruhuma kadar işliyor. Beter ol ahmak köle. Bile bile bu duruma düştün. Sen merhameti hak etmiyorsun. Nasıl dayanacağımı bilmiyorum. Tek bildiğimse fazlasını hak ediyorum. Ama tabanlarım alev gibi yanıyor. Toprak bir zeminde falakaya çekilsem sonunda nasıl bir iz bırakırım merak ediyorum. Resmen yanık zemin kalır.

Çıplak Ayak Mecburiyeti Fragman


Topuklu ayakkabı ve fileli çorapla evin içinde dolaşsam

Bilmediğim bir konuda hata yaptığımda cezasını çekip doğrusunu öğreniyorum. Bir ilerleme kaydediyorum hiç olmazsa. Peki ya bildiğim hatta artık gözüm kapalı yapmam gerekenlerde yaşadığım sıkıntı! Bu da, olduğum yerde eşinmektir. Bugün falakama sebep olan tabanlarım sopa ile karşı karşıya. Suç ortaklarım çoraplarım ve ayakkabılarım!

Giyerken Efendim’e göstermemeye ederken böyle bir durumda iyice görüş alanında olmasından çok huzursuz oluyorum. Ne çorap bir şeye benziyor, ne de ayakkabı. Efendim’in onları hangi arada alıp geldiğini hatırlamıyorum ama birden kameranın önünde tuttuğunu görmek utandırdı beni. Bir rezilliğim daha ifşa ediliyordu. Bir orospu olarak bana hiç yakışmayan bir tarzdalar. Topuklu ayakkabı ve fileli çorapla evin içinde dolaşsam da yine ceza kaçınılmazdı. Fakat, ben o şekilde bir ihmalde bulunup ceza almayı tercih ederdim. Orospuluktan aldığım cezanın değeri bambaşka. Nedeni olumlu, sonucu ise teşvik ediyor.

Efendim, pis ve ucube olan ayakkabımı ağzıma almamı emretti. Ben de kendime ve ayakkabıma olan hırsımı, onu iyice ısırarak çıkarmak istedim. Sopa tabanlarımın, ben ise ayakkabımın canına okuyordum. Efendim’in vuruşları o sıra daha ağırlaştı. Ne yapabilirdim ki.

Olur da bir gün Efendim’le sizin eve misafir olarak gelsem

Yapacak hiçbir şey yoktu. Acıdan kendimi unutacak kadar yıpranıyordum. Ancak ayaklarımı sopaya doğru tutmazsam, falakanın acısını kucaklamazsam, kendimi kontrol etmezsem hatamı anlamamış anlamına gelecekti. Onun için en ağır falakaların birisine çok zor dayandım. Belki ağlasam, zırlasam ve acıya isyan edebilseydim daha iyi dayanırdım ama o zaman da cezaya ihanet etmiş olurdum. Çıplak ayak mecburiyeti kural olarak ruhuma kazanması için kalbimden cehennem acısıyla harfleri kalbime yakılması gerekiyormuş.

Fakat tüm çektiğim acılara değdi. Tabanlarım feda olsun. Falaka esnasında uslu ve cici kız olduğum için mükafatını aldım. Hatta hatayı tekrar edip tekrar falakaya yatırılmak için çok cezbedici. Acıya köle olduğum için Efendim beni orospusu olduğumu en güzel şekilde hatırlattı. Masaya eğerek beni arkadan sikti. Sikini amıma acımadan soktu. Çıkardı soktu fahişesini zevkleri için en güzel şekilde kullandı. Sikerken ayrıca kıçıma vurması beni daha da azgın ediyordu. Böyle sikilmeye can kurban, ayaklar kurban.

Bende bu akılsızlık oldukça, tabanlarım nasibini alacak. Ne için ceza aldığım ayaklarımdan çıkan ses ile kulağıma küpe oldu. Beynimde o sesler yankınlanmaya devam ediyor. Dikkat ediyorum ve hali hazırda ayakkabılarımla ev içinde dolaşmadım, sekerek dahi zıplamadım. Olur da bir gün Efendim’le sizin eve misafir olarak gelsem bile, ayakkabılarımı ve çorapları çıkarırım. Kendisiyle bulunduğum her onun evi gibi benim için. İyi ki dışarda ayakkabı giymeye müsaadeliyim 😉

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yazar

Paylaşımlar

Diğer yazılarımı da okuyun :-)

köle Elif
Latest posts by köle Elif (see all)

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yorumlarınız

Düşücelerinizi paylaşın

Bildiri Gönder
Bildir
guest

24 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments

24
0
Düşüncelerini paylaş, lütfen yorum yap.x