loader image

Köpek gibi su içtim, patilerimi temizledim ve boşaldım

köpek köle

Gece aceleyle çay demlemiştim. Gece yarısı olmadan sadece iki bardak içebildim.
00.00 olunca tekrar doldurmadım bardağımı. Çok severim çayı ama bir demlik çay çöp oldu. Artık seans içindeydim.

Sabah 7 de ilaç için uyandım. Hapı yutarken üç yudum suyu içip yattım. Birkaç saat daha uyuyup kalktım. Çok su tüketmezdim, susadığımı kana kana su içmek istediğimi farkettim. İçebilecekken içmemenin bedeli sanki. Biraz saatin geçmesini bekledim. Ev işlerimi yapıp, 250ml suyun miktarını tam olarak internetten baktım. Bir su bardağından biraz fazla geliyordu. Mutfakta ölçmek için kabım yoktu. Tuvaletteki tası aldım. Onun dışında miktarlar belliydi. 250ml doldurdum ve küçük bir kavanozum vardı. Ona döktüm. Suyu evden götürmek hata diye düşündüm. Ama miktar için işaret koymalıydım. Bir parmak uzunluğunda bir ip kopardım. Pritt ile kavanozun dışına yapıştırdım ve çıktım. Hava düne göre çok serindi. Gece boyu ve sabah gök gürültüsü vardı ve iyi yağmur yağmıştı. Sakin ve ağır adımlarla yürüdüm. Bu havada gideceğim umumi tuvalette istediğiniz trafik olur mu diye düşündüm.

Efendim’in köpeği değil miyim, köpeği olmak istemiyor muydum?

Bu tuvalet caddenin başında, taksi durağının hemen yanındaydı. Başka tuvalet bulamazdım. İki tıp merkezinin tuvaletleri vardı ama tahlil verecek olan olabilir vs. meşgul edemezdim. Neyse, ücretini ödeyip girdim. Bomboştu. İki kabin vardı. Biri engelliler için klozet, diğeri geleneksel (bunu tercih edip girdim içeri). Temiz sayılırdı ama yerler ıslaktı. Kapı arkasında askı vardı. Üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Yarısını askıya astım giysilerimin, kalanı da çantamın üzerine bıraktım. Sonra evden getirdiğim alüminyum sahanı yere koyup, kavanozu iple belirlediğim yere kadar doldurup sahana döktüm. Yerim çok dardı. Kapıyı açınca tuvalete doğru iki basamakla çıkılıyordu. Ben son basamağa indim. Sahan tuvaletin yanında duruyordu. Ellerimi açık şekilde yere koydum. Eğildim, dilimle suyu içmeye başladım. Su çok zor ve çok az geliyordu ağzıma. Tuvalette elbette rahatsız ediciydi. Özellikle yerlerin ıslak oluşu fenaydı. Dilimle çekiyorum suyu, çektiğimi yutmazsam geri dökülüyor gibi geliyor bana. Bir kez dilime geleni içsem böyle biter mi diye düşünüyorum. Bu sırada ses seda yok. Ayağa kalkıp kapının buzlu camından dışarı bakıyorum kimse yok. Yavaş hareket ediyorum vakit geçsin diye. Eğildim tekrar, suyu içiyorum dilimle. Burnum da suya giriyor. Başımı kaldırınca çenemden damlıyor su. Sol omzuma siliyorum ağzımı. Çok mu yavaşım diyorum, biraz hızlanıyorum. Suyu içerken şapır şapır sesler çıkıyor ağzımdan. İçten içe kendime gülüyorum. Köpekten bir farkın yok diyorum.

Köpek olmak o kadar kolay değilmiş

Tabanlarımı YalıyorumEfendim’in köpeği değil miyim, köpeği olmak istemiyor muydum? Ne demiştim bir keresinde! Siz masada yerken yemeğinizi, ben Siz’i rahatsız etmemek adına tuvaletin kapısına gider orada yerim. Şimdi bir adım fazlası, içerde ve yerde içiyorum suyumu. Dilimle üstelik. Herhangi bir tuvalet olması önemli değil. Sözümün arkasında olabileceğimin ispatıydı bu. Hızlanmak yoruyor beni. Başımı kaldırıp derin nefesler alıyorum. Suyun çeyreğini içtim sanki. Ama litrelerce su içmişim gibi karnım şişti.

Bacaklarım acımaya başladı. Ayağa kalkıp bakınıyorum yine dışarı kimseler yok. Üzülüyorum, beklenen yoğunluk yoktu. Devam ediyorum suyu içmeye. Azalıyor su, azaldıkça ağzımı iyice yapıştırıyorum sahana. Doğruluyorum biraz yine su damlıyor çenemden. Elimin tersiyle siliyorum. Bir süre durmadan dilimle içtim suyu. Epey azalmıştı. Dilime gelmiyordu artık. Sahanının bir kenarını ayakkabılarımın ucuna dayayıp öyle içmeye çalıştım. Ayaklarım bacaklarım çok ağrıyordu, su da az görünüyordu ama bir türlü bitmek bilmiyordu. İçiyorum muyum içtiğimi mi sanıyorum emin olamıyorum. Gözlerimi kapattım bir süre soluksuz içmeye çalıştım. Nihayet bitirdim. Acaba köpekler de bu kadar zorlanıyor mu merak ediyorum! Çok yormuştu beni öyle durmak. Ve Üç beş yudumda bitirebileceğim miktardaki suyu, dilimle içmek inanılmaz zahmetliydi. Köpek olmak o kadar kolay değilmiş.

Duvara yaslanıp masturbasyona başladım

Zorluklar bir kenara, Siz’in gibi güzel bir Efendi’nin köpeği olmak ayrıcaklı hissettiriyor. Ayağa kalktım. Etrafı dinliyorum, dışarı bakınıyorum kimseler yok. Duvara yaslanıp masturbasyona başladım. Son günlerde boşalmamıştım. Efendim’in emri ile bunu yaşayacak olmak heyecan vericiydi. Biraz daireler çiziyordum, biraz da sağ elimin orta parmağını amıma sokuyordum. Diğer elimle de küçük göğsümü sıkıyordum. Biri geldi. Neredeyse hoş geldiniz diyecek kadar sevinmiştim. Kapıya vurdu, dolu dedim. Ses yok. Yan kabine girdi herhalde dedim. Ayakta devam etmekten çekindim. Çıplaktım anlaşılır diye. Diz çöküp öyle devam ettim.

Başka bir kadın, ‘buradan su damlıyor bi baksanıza’ diyordu. Benim kabinde suyu açtığımda aşağı gidiyordu. Kesin benim olduğum yer hakkında konuşuyor dedim. Korkmaya başladım. Ne yapacağım diyordum kendime, kapının önünde toplanırlarsa çıkmalı mıyım devam mı etmeli? Bir yandan da masturbasyon yapıyordum. Ücret toplayan adam da geldi içeri. Sokağa açılan kapı açık duruyordu zaten. Herşeyi gizleyen bir kapı vardı benim önümde. Prefabrik olan tuvaletin girişinden tavandan damlıyormuş su. Kapı yeniden vuruldu. Yan tarafa da vuruldu. Dolu mu iki taraf diyordu kadın. Ben tekrar, burası dolu dedim. Bilmiyor ki, Efendi’sinin orospusu kendini parmaklıyor içerde. O sırada nasıl oldu anlamadım, boşaldım. Strese girmiştim. Yanaklarımın kızardığı ve kaşındığını hissettim. Kalbimin atışını duyuyordum.

Acaba soyunduğumu, masturbasyon yaptığımı anladımı

Oturup hemen ayaklarımı yalamaya başladım. Ayaklarım ıslaktı ve tabanımın birkaç yerinde kum taneleri vardı. Temizlemedim. Öylece yaladım. Bu kez zorlandım tabanlarımı yalarken. Kuru olsa içerisi bu kadar pis olmazdı ayaklarım. Sıra ile önce sağ ayağımı, sonra sol ayağımı kucağıma alarak yaladım. İkisini de yeteri kadar yaladığımı düşününce ayağa kalktım.
Buzlu camdan herhangi bir silüet görünmüyordu. Kadın gitmiş diye düşünerek giyinmeye başladım. Aslında çok tedirgindim ama saçma bir şekilde ağır giyiniyordum. Çorabımı giymeden yıkadım ayaklarımı.

Kadın tekrar geldi kapının arkasındaki asılı kıyafetimi farkedince, ‘dışarda giyinir mısın’ diyordu. Bir şey söylemedim. Eyvah dedim acaba soyunduğumu, masturbasyon yaptığımı anladımı diye endişeleniyorum. Elimi çabuk tutup giyindim. Tuvalet kokusu sinmiş hepsine. Giyinirken bakıyorum içeri kimse yok, ses yok. Kendime gelişigüzel çeki düzen verdim. Kavanozu ve sahanı çantama yerleştirdim ve çıktım kabinden. Girişte kimse yoktu. Lavabonun önünde aynada düzeltim üstümü başımı. O sırada yan kabindeki kadında çıktı. Korkuyordum ama aşırı durgun bir halim vardı.

Sokağa çıktım. Yüzünü görmediğim bir kadın, galiba kucağında çocuğu vardı. Hadi, şimdi sıra bizde derken ben uzaklaştım oradan. Eve gidince hemen kendimi banyoya atacağım cümlesi geçti aklımdan. Sonra bu fikir, yaptıklarıma bir ihanet gibi geldi vazgeçtim.

Hala girmedim banyoya…

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yazar

Paylaşımlar

Diğer yazılarımı da okuyun :-)

köle Elif
Latest posts by köle Elif (see all)

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yorumlarınız

Düşücelerinizi paylaşın

Bildiri Gönder
Bildir
guest

13 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments

13
0
Düşüncelerini paylaş, lütfen yorum yap.x