loader image

Bir Kadının Ayağının Altını Öptüm

Bir Kadının Ayağının Altını Öptüm Sonunda yabancı bir kadının ayağının altını öptüm ama nasıl öptüm, hala inanamıyorum. Gelin beraber o günü gözümüzün önünden geçirelim.

Görevin verileceği kesindi. Nasıl olsa yerine de gelecekti. O sebeple, stresli olduğum kadar rahattım. Bazen aklıma geliyordu görevim. Düşünüyordum. Nasıl yaparım, nereye giderim, konuya nasıl girerim. Bir yerden sonra, görev gelsin öyle ya da böyle olacak deyip susuyordu iç sesim. Geçen hafta, Efendim konuşma sırasında emri verdi. Zaman zaman fikir olarak hazırlanıyordum göreve. Ama sakin ilerleyen sohbet arasında geleceğini hiç beklemiyordum. Şaşkın, ürkek ve kabul etmeliyim heyecanla konu ile ilgili detaylar netleştirildi. Bir süre sesim çıkmadı. Başarısızlık haberi vermek istemiyordum. Yalnız, hiç deneme dahi yapmamış olmak da ayrı bir ayıbım olacaktı. Sokağa çıkmalıydım.

Ayağınızın altını öpebilir miyim

O gün, bugünmüş. Şehir değiştirdim. Görevimi yapabileceğimi düşündüğüm mekan sayısı bakımından. Birinde olmazsa diğerine geçişte sorun yaşamak istemedim. Elbette tanınma kaygısı da taşıyorum. Birinci kuaföre girdim. İki kadın vardı. Önce, saçlarımla yaşadığım gerçek sorunumu anlattım. Gerekli yardımı aldıktan sonra, burada o uygun havayı hissedemediğim için teşekkür edip ayrıldım oradan. İlk denemede olsa şaşardım kendime. Gerçi öyle bir sınır da yoktu. Sayısız deneme de gerekse yapmalıyım.

Yeni bir yer aramaya başladım. Birkaç dakika içinde bulup içeri girdim. Yine iki kadın var. Saç konusunda konuştuktan sonra, görevin bilmeleri gereken kısmını paylaştım. Sizden bir ricam olacak deyip. Dikkatle dinlemeleri ve tavırları galiba burada olur dedirtti bana. ‘Ayağınızın altını öpebilir miyim’ der demez bir toparlandılar. Adeta görünmez oldum kadınların gözünde. Birinin telefonu tam o esnada çaldı ve görüşmeye başlayıp benden koptu. Diğeri de, arkasına yaslanıp telefonuyla oyalanmaya başladı. Israrlarım netice vermeyince teşekkür edip çıktım.

Tanımadığım birinin ayağının altını öpme

Keşke şu an telefonda ‘Efendim, bir kadının ayağının altını öptüm kuaförde’ diyebilseydim. Omuzum hafif öne düşmüştü. Keyfim kaçıyordu. Ricamın onlara ne zararı vardı? Neden reddediliyordum? Acaba hep böyle mi karşılanacaktım? Başkasının, hem de hiç tanımadığım birinin ayağının altını öpme eyleminin kendisi ile nefsim arasında bu kadar sorun yaşamamıştım. Hijyen, koku, kendimi ifade etmeye dair endişelerim ve ikna edebilme becerisi. Tüm bunları yeterince yaşayamıyorum bile. Yeni ve küçük bir yer görüp yaklaştım. Ses kaydını açtım. Hiçbir şeyin kurgu olduğunu düşünülmesini istemem. İyi ya da kötü bu benim, köle Elif’in mücadelesi.

İçeri girdim… Kuaförün sahibi olduğunu tahmin ettiğim hanım vardı içerde, bir de ben. Merhabadan sonra, saç konusunu açtım. Bu arada bir kadın daha içeri girdi. Hayır, çekinmiyordum. İki üç kişi daha gelebilirdi. Dönüşü yok. Ben görevimi yerine getireceğim. Saçım çok dökülüyor. 6 ay önce kestirdim ama uzayacak yerde sanki daha kısaldı. Yardımcı olmak adına bildiklerini paylaşıyorlar. Tavsiyeleri duyduğum mu vardı sanki. Birbirlerini tanıyorlardı galiba. Bir sabun muhabbetine girmesinler mi! Eyvah, bitmiyor. Geriliyorum. Asıl mevzuya gelemiyorum. Nihayet bir aralık bulup atlıyorum ortaya.

 

 

Ses kaydımı dinleyin.

 

Bir erkeğin ayağını öp

‘Sizden bir ricam var. Arkadaşım Şule ile, tanımadığım birinin ayağının altını öpme konusunda iddiaya girdik.’ Hani, ağzımızdan çıkan her söze dikkat etmek gerek. Yapamayacağımız şeyleri söylememeli gibi felsefi bir yaklaşım da nerden geldiyse aklıma alladım pulladım ağzımdaki baklayı çıkardım. Ama nafile. İşin rengi belli olunca yine, ‘Olur mu öyle şey, hayır’ vs… Elimden dilimden geleni söyletip ikna etmeye çalışıyorum. Salonun sahibi, ‘Hayatta yapmam’ deyince müşteri olan hanıma yöneldim. Şaşkınlığını ve yardımcı olmak istediğini gözlerinden okuyorum. Ama biraz daha neyin ne olduğunu anlamak istiyordu. Kuaför kadın demek yerine, adını da bilmiyorum. Masmavi gözleri vardı. Mavi diyeyim Ona. Bir de nasıl ayinler çekmiş ki, bedduasını alan biri gözlerden oracıkta çarpılır. Kötü değil. Çok güzel ve etkileyici manasındadır sözlerim.

Neyse, Mavi epey tepki göstermeye başladı. Sakinliğini kaybedip, beni kovacak diye içten içe korkuyorum. Ki, haklı sayılır. Müşterisiyle ilgilenmek istiyor. Başka beklediği kadınlar da varmış. Zaman hepimiz için kısıtlı. Herkes kendi işini önemsiyor doğal olarak. Ben, belki birazdan belki şimdi diyerek kıvranıyorum karşılarında. Bir ara, bir erkeğin ayağını öp o zaman diyor birisi. Hangisi tam bilemedim şimdi. Küçük gözlerimi kocaman açmaya çalışırken anımsıyorum kendimi. Yok, hayır. Erkek olmaz diyorum. Mavi’ye direniş gösterirken, müşteri hanım iyi niyetli bakışlarını yakalıyorum. Mavi fırsat vermiyor. O da net tepkili olsa, ısrar etmezdim elbette. Kime teklif etsem, karşı tarafın eğlenceli bakacağını sanmıştım hep. Yanılmışım.

Ayağını öpmem için izin verdi

Müşterisinin de rahatsız olduğunu öne sürerek beni durdurmaya çalıştı Mavi. Biraz gerilim hissettim, bende gerildim haliyle. Son olarak, kendisi yapmayacağını söylerse gideceğimi söyledim. İstemiyor diye atılıyor ama benim gördüğüm hiç de öyle değil. Nihayet söz kendisine geldi. Ayağını öpmem için izin verdi. Mavi, elbette beklemiyordu. Mani de olmadı, sağolsun. Müşteri hanım, çorabını çıkardı. Peçeteyle silmek istedi. Önemli değil lütfen, gerek yok desemde dinlemediler. Sildiler biraz. Ayağın durumu ne olursa olsun öpecektim.

Kamerayı açıp verdim. Yere, ayaklarının dibine oturdum. ‘Şule iddiayı kaybettin’ derken yanlışlıkla kameradan çıkmış. ‘Geçmiş olsun’ sözü ile kayıt başlamış. Sonradan farkettim. Tekrar edebilir miyiz diyemedim açıkçası. Mavi’nin gözleriyle ve cımbızla bana işkence yapma ihtimalini göze alamadım. Ayağının altını öperken, bir boşluk mu desem, bir eksiklik mi bilemedim. Bir yavanlık vardı. Hayatımda ilk kez. Efendim’in ayağının altını öpmüştüm. Dolu doluydu. Kokusu, tadı ve dilime gelen güzel tadı. Ama bu kadının ayağının altını öpmek, sürpriz beklediğim paketin içinin boş olması gibiydi.

Biseksüel ilişkiden doğal arzu duyacağımı farkettim

Terlemiş olsaydı veya bir leke, kir olsaydı. Ne tat kaldı damağımda, ne koku kaldı burnumda. köleyim ben. Bu kadar basit olmamalıydı. Farkında olsun olmasın ezilmeliydim, aşağılanmalıydım görev içinde. Aslında tüm bunlar bir yerde de köleliğimi kutsayan durumlar. Zor olan değerlidir… Etkisi altına almalıydı beni. Asıl etki Efendim’den tabi ki. O, emir vermişti. kölesi olarak bu emri almıştım. Konumumun değerini biliyorum. Görev muhtemel kusurlu bulunabilir. Ancak, Efendim için yabancı bir kadının ayağının altını öptüm. Bu bir lütuf. Teşekkür ederim Efendim…

Oradan ayrılmadan önce, verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diledim ve tekrar teşekkür edip oradan ayrıldım. Ben, ilk kez Efendim’in önünde diz çöküp ilk kez Onun ayaklarının altını öpmüştüm. Bu görev anında ve sonrasında bu durumu düşünüp, keşke dedim. Keşke Efendim’in ayağını öpmüş olsaydım. Özledim evet. Ayağının altını öptüğüm ikinci kişi. O kadın… Belki başka bir yerde başbaşa olsaydık. Küçük bir öpücük yerine, tabanlarını ve ayak parmaklarını yalamak isterdim. Neredeyse eminim ki, izin verirdi. Efendim’in daha önce söylediği gibi, uygun zamanda bir kadınla yakınlaşmam gerekiyor. Ona hizmet etmem, amını yalamam gerekiyor. Bu kadının, o kadın olmasını çok isterdim. Masum ama istekli kadın. İnsanın hemcinsine karşı olan farklı hislerin nasıl geliştiğini bir nebze anlayabildiğimi düşünüyorum. Bu tarz emirlerle, zorunluluktan ziyade biseksüel ilişkiden doğal arzu duyacağımı farkettim.

Efendisi’nin emri ile olsa da, önünde diz çöküp ayağının altını öpen beni unutma…

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yazar

Paylaşımlar

Diğer yazılarımı da okuyun :-)

köle Elif
Latest posts by köle Elif (see all)

Yazımı paylaşın

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz. - Özdemir Asaf

Yorumlarınız

Düşücelerinizi paylaşın

Bildiri Gönder
Bildir
guest

55 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments

55
0
Düşüncelerini paylaş, lütfen yorum yap.x